ABD’de Sessiz Çoğunluğun Gücü 

ABD'de Sessiz Çoğunluğun Gücü 

SESSİZLEŞTİRİLDİGİNDE YOK OLDU

TÜRKİYE’DE NİYE OLMASIN

ABD'de Sessiz Çoğunluğun Gücü 

ABD’deki 2016 başkanlık seçiminde, Donald Trump sessiz çoğunluğu temsil ettiğini söyleyerek ortaya çıktı. Bana göre bu şekilde seçimi kazandı. Zira ABD’de sessiz çoğunluğun gücü her zaman takdir edilir. Bu güç ise, Amerikalının siyaseti kavgasız yürütmeyi tercih etmesinden kaynaklanır.

Türkiye’de de “sessiz çoğunluk” pek tabi ki vardır. Ne de olsa sessiz çoğunluk insanların çoğunun ılımlı görüşlere sahip olup da seslerini çıkarmamaları anlamına gelmektedir. Bu açıdan, terörün hüküm sürdüğü Türkiye’de her zaman “sessiz çoğunluk” olması normaldir.

ABD’de Sessiz Çoğunluğun Gücü 

Bu yazı ABD’deki sessiz çoğunluğun gücünü anlatmaktan ziyade, “Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler” başlıklı yazıdaki bir-iki paragrafı açıklamak içindir. Yazıda, “babamla, vefatından birkaç hafta önce Türkiye’ye yaptığımız on günlük seyahatte, bir gariplik dikkatimizi çekmişti. Adana ve Mersin’de yerleşik geniş ailemiz ve arabalarımızın çoğunluğu beyinleri yıkanmış gibi hareket ediyorlardı.

Durumun, 2016 ve 2020 seçimlerinde Amerika’da karşılaştığımız vahametten bir farkı yoktu. Oradaki Demokratlarla, çoğu aile ferdimizin de içinde bulunduğu Türkiye’deki büyük bir kitlenin, benzer şekilde birlikte hareket ettiğini görmüştük. Sanki körü körüne emir almış gibi, devamlı aynı üç-beş televizyon kanalını izleyip aldıkları bilgi ile yetiniyorlardı.

Üstüne üstlük, bunun kendilerini nasıl yönlendirdiğinin farkında bile değillerdi. İktidardaki rejimi tamamıyla düşman olarak görerek doğruyu yaptıklarını ve ülkelerinin çıkarını savunduklarını düşünüyorlardı. Hipnotize olmuş gibiydiler. Ben ve babam gibi, dışarıdan gelmiş ve kendilerine yakın birilerini kaale alma ihtimalleri de artık kalmamıştı” diyorum.

Burada kastettiğim, Türkiye’de olası “sessiz çoğunluk” sessizleştirilirse, yabancı güçlerin seçimlerde elde etmek istediklerinde başarıya ulaşma sansı artacaktır. Bunu yapmak için iki şartın yerine getirilmesi gerekiyor. Bu da çoğunluğu oldu bittiye getirip, sağlıklı bir şekilde eğriyi doğruyu konuşmanın engellenmesi ile olur. Bunu yapmak için de herkese aynı şeyi söyletip tekrar ettirmek gerekir.

Benim ve Babamın Türkiye’de Gördüklerimiz

Tarsus’ta, Adana’da ve Mersin’de bir araya geldiğimiz, aileden ve dostlardan farklı gruplar, hep aynı şeyden şikâyet ettiler. Kullandıkları sözler ve cümleler de aynı idi. Hayret ettik. Sanki her sabah kendilerine bir dizi şiir misali dizeler gönderiliyor ve bunları bütün gün yüksek sesle zikredin deniliyordu. Böyle bir şey olamazdı.

Ülkede ekonomi bozuk olabilir. Sosyal düzen de rahatsızlıklar olabilir. Alt yapıda sorunlar olabilir. Dış politikada gidişat uygun gelmeyebilir. Pahalılık had safhada olup insanlar sokaklarda yaşamaya başlarlar. “İktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.” Bunlardan bir ya da hepsinin olduğu bize söylenebilirdi.

Bunların yerine, “iktidardaki rejimi tamamıyla düşman olarak görerek doğruyu yaptıklarını ve ülkelerinin çıkarını savunduklarını düşünüyorlardı.” Kısacası, “sessiz çoğunluğun” fikir yürütmesine artık gerek yoktu. İş bitmişti. Onlar buna karar vermişlerdi. Bu işin başka yolu yoktu. İktidardakiler gitsin de kim gelirse gelsin diyorlardı.

ABD’de 2020 başkanlık seçiminde bütün bunlar aynen oldu. Joe Biden ABD Başkanı seçildi. Senato ve Temsilciler Meclisi Demokratların eline geçti. Bir tek yüksek mahkeme altıya üç çoğunlukla Cumhuriyetçilerin elinde kaldı. Yani yüksek mahkemede gitmiş olsaydı, Demokrasi tamamıyla işlemez hale gelebilecekti. Yine de en kötüsü oldu.

ABD’de Sessiz Çoğunluğun Gücü

Alt Edilince Neler Oldu ABD’ye Üç Yılda

  1. Rusya-Ukrayna savaşı çıktı.
  2. Almanya’da 2022 yılında yapılan G7’de ilk defa ABD’yi Avrupalı güçler takmadı
  3. Türkiye 2022’de Madrid’de yapılan NATO toplantısında ABD liderliğine ültimatom verdi
  4. Suudi Arabistan Joe Biden’ı 2022’de, ülkesinde tersledi ve petrol üretimini arttırmayacağını söyledi
  5. Enflasyon Amerika’da ilk defa yüzde 10’a çıktı
  6. ABD’de Merkez Bankası faizleri devamlı yükseltmek zorunda kaldı
  7. Çin ve Rusya ile hareket edeceğini açıkladı
  8. Tayvan krizi artışa geçti
  9. BRICS kendi para birimini açıklayacağını duyurdu
  10. ABD Hazinesinin çıkardığı bonoların değeri sıfıra düştü
  11. İki büyük ABD bankası iflas etti ve olmayan 300 milyar dolar ile yangın söndürülmeye çalışıldı
  12. Doların tedavülden kalkışı açıkça gündeme geldi

ABD’deki sesiz çoğunluk bütün bunlara karşıdır. 2016’da bu vahametin olasılığının farkında olan sessiz çoğunluk Donald Trump’ı bu yüzden destekledi. 2020’de de desteklemeyi planlıyordu, Ancak “sessizleştirildikleri” için Joe Biden seçildi. 2024’te ABD’deki sessiz çoğunluk, New York’ta Donald Trump itham edilinceye kadar uyuyordu. Birden uyanıverdi. Ne olacağını göreceğiz.

Türkiye’deki Sessiz Çoğunluk

ABD’de son üç yılda vuku bulan 14 Mayıs sonrası üç yılda vuku bulmaz mı?

  1. Türkiye savaşa girmez mi?
  2. G7 Türk ekonomisine gücünü dayatmaz mı?
  3. NATO Türk ordusunun başına çuval geçirmez mi?
  4. Suudi Arabistan bu fırsattan faydalanmaz mı?
  5. Enflasyon şimdi yüksek deniyor, nasıl inecek bir fikir var mı?
  6. ABD can havli ile her zayıf ülkenin üzerine gidip kendi çıkarını gütmeyecek mi?
  7. Çin ve Rusya Türkiye ile stratejik ilişkisine son verip, Türk toplumlarına istediğini yapmayacak mı?
  8. Tayvan krizinde Türkiye Kore’ye olduğu gibi ABD komutasında birlik mi gönderecek?
  9. Herkes BRICKS’e katılırken Türkiye IMF’ye mi dönecek? Unutmamak gerekir, IMF’de para zaten ABD’den gelmiyordu. Şimdi gelecek yer de kalmadı.
  10. ABD’de beş büyük banka haricinde bütün bankaların iflas edeceği söyleniyor bu günlerde ve bu Türkiye’ye nasıl yansıyacak?
  11. ABD’de banka krizinin ardından, emlak ve borsa krizinin bu sene sonuna doğru büyük bir yıkım getireceği söyleniyor, Türkiye ABD’den ne bekleyecek o takdirde?
  12. Dolar tedavülden kalkmışken, Türkiye hala dolar bazında mı çalışacak?

Türkiye’deki sessiz çoğunluğa bu soruları, ABD’deki sessiz çoğunluğa sorulan sorular ardından sormak uygun olurdu. Ancak ne ben ne babam bunları söyleyemedik. Daha doğrusu söylemek istemedik. Ne de olsa ben onları kırk yıldır görmemiştim. Babam da on yıldır. Zaten zamanımız da yoktu. Babamın da zamanı dolmuştu. Öte yandan sorsalardı hepsini anlatırdı onlara.

ABD’de Sessiz Çoğunluğun Gücü

Babam Ne Derdi?

Dediğim gibi “hipnotize olmuş gibiydiler. Ben ve babam gibi, dışarıdan gelmiş ve kendilerine yakın birilerini kaale alma ihtimalleri de artık kalmamıştı.”  Yoksa 93 yaşındaki babamın, Adana, Mersin ve Tarsus’ta on gün içinde her yediğimiz yemek ve aile ve dost toplantılarında söylediği diğer her şeyi herkes nasıl can kulağı ile dinlediğini bir hatırlasın.

Onu dinlediler çünkü hiç kimsenin hatırlamadığı bir ton hikâye anlattı. Kimse sormadı kendisine Amerika’da durum nasıl diye ya da Erdoğan ile Trump’ı ya da Biden ile Kılıçdaroğlu’nu bir mukayese et diye. Hipnotize olmayıp sorabilselerdi, mutlaka şaşırırlardı çünkü babam kanını vererek Türk bayrağını yapacak kadar koyu bir CHP’li olarak Erdoğan’dan olumlu bahsedecekti.

Bunu on gün içinde karşılaştığımız 50 kadar aile ferdi, akraba, ya da yakın dostun hepsi bilir. Ancak hiçbiri babamın Erdoğan lehinde CHP aleyhinde konuşacağını aklına getiremezdi. Ancak dediğim gibi, orada “kimsenin bizi kaale alma ihtimalleri kalmamıştı.” Onun için bir önceki yazıda bir de Daphne’nin bütün ailesinin nasıl fırınlarda yakıldığına kısaca ondan değindim.

Orada, Polonya’da da aynısı olmuştu. Vahametten onu kastettim. Babamla çaresizdik. Aynen Daphne’nin babası ailesinden kimseyi ikna edemeyip de Israil’e otuzlu yılların sonunda getiremediği ve sonunda fırınlarda eridikleri gibi. Atatürk’ün o cümleciğini de onun için kullandım. “gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilecekleri…” Yalnızca, “iktidarı” “muhalefet” ile değiştirdim.

Keşke babam olsaydı da birlikte yazsaydık bunu da. Yazıdaki hiçbir şeyi değiştirmezdi. Üzülürdü ancak.

 

 

 

 

Leave a Reply