Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler

Batı’nın TR'de Yıkadığı Beyinler

NEREDEN NEREYE

Batı’nın TR'de Yıkadığı Beyinler

Babamın vefatından birkaç saat önce ilk ve son defa, hakkında yazdığım yazı bana bir ilham kaynağı oldu. O yazının adını, “ABD’ye Göçte Günaştı Birinci” olarak belirlemiştim. Şimdi onun hatırına bu tür yazılara devam ederek, olası bir serinin ikinci yazısının adını “Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler” koymak uygun geldi.

Bu başlığı, 2023 seçimleri öncesinde özellikle seçtim.

Zira babamla, vefatından birkaç hafta önce Türkiye’ye yaptığımız on günlük seyahatte, bir gariplik dikkatimizi çekmişti. Adana ve Mersin’de yerleşik geniş ailemiz ve arabalarımızın çoğunluğu beyinleri yıkanmış gibi hareket ediyorlardı.

Durumun, 2016 ve 2020 seçimlerinde Amerika’da karşılaştığımız vahametten bir farkı yoktu. Oradaki Demokratlarla, çoğu aile ferdimizin de içinde bulunduğu Türkiye’deki büyük bir kitlenin, benzer şekilde birlikte hareket ettiğini görmüştük. Sanki körü körüne emir almış gibi, devamlı aynı üç-beş televizyon kanalını izleyip aldıkları bilgi ile yetiniyorlardı.

Üstüne üstlük, bunun kendilerini nasıl yönlendirdiğinin farkında bile değillerdi. İktidardaki rejimi tamamıyla düşman olarak görerek doğruyu yaptıklarını ve ülkelerinin çıkarını savunduklarını düşünüyorlardı. Hipnotize olmuş gibiydiler. Ben ve babam gibi, dışarıdan gelmiş ve kendilerine yakın birilerini kaale alma ihtimalleri de artık kalmamıştı.

Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler

Ne ilginçtir ki, Atatürk’ün gençliğe hitabesinde, “iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler” cümleciği vardır. Bu açıdan, iktidarı ele geçirmek için her türlü yolu denemekten sakınmayanların da “gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilecekleri” olasılığını da göremiyorlardı.

Öte yandan, benim Amerika’dan rahatlıkla ulaşabildiğim rivayetler de vardı. Örneğin, Türkiye düşmanları yabancıların, 1930’lardan bu yana Türkiye’de bir planı uygulamaya aldıkları olasılığı açıktı. Sivil, ticari, siyasi, askeri, sanatsal, adli, bürokratik gibi her kesimde, düşman unsurların Türk kimliği altında yabancı güçlere çalışıyor olabilecekleri mümkündü.

Bütün bunlara rağmen, söz konusu rivayetlerin, iktidardaki rejimin ve onun destekçilerinin komplosu olarak görülmesi de sağlanmıştı. Kısacası, Batı’nın TR’de yıkadığı beyinler halkın içine iyice yayılmakla kalmamış, onları benliklerine kadar teslim almıştı.

Ne de olsa söz konusu Türkiye’deki yabancılar bunu başarmak için yüzyıllardır çalışmaktaydılar. Bu yönde misyoner kurumları ilk başta fakir fukaraya yârdım aracı ile oluşturmuşlardı. Ardından bunları eğitim merkezi haline getirmişler. Zamanla verdikleri eğitimi de temsil ettikleri ülkelerin güdümüne girecek şekilde ayarlamışlardı.

Saint Benoît

“Saint Benoît Lisesi, 1783 yılından bu yana, insani değerleri ön planda tutan yaklaşımıyla eğitime hizmet vermek amacıyla kurulmuştur.  Asırlardır nitelikli ve ayrıcalıklı eğitim kurumu kimliğinden ödün vermeden, Türkleri eğitmeyi hedeflemiştir. ‘Öğrencinin eğitici projelerin merkezinde’ olmasını sağlayan” bir anlayışı benimsemektedir.

“Kurum projesinin temeli gerek insani boyutta gerekse profesyonel alanda başarıya ulaşmış bireyleri topluma kazandırmaktır.” Ülkede azınlık olarak kabul edilen Musevi, Rum ve Ermeni çocukların yansıra, kafası çalışan ve maddi gücü olan herkesi kabul eden, bir düzine kadar liseden biridir.

Bizi Saint Benoît’lı Yapan Babamdır

Ben ve kız kardeşim de Saint Benoît’lı olmuşuzdur. Öyle ki bizim beynimizi ilk yıkayan da babam olmuştur. Bu da onun, Batı’nın TR’de yıkadığı beyinler açısından bizden bir nesil önce geldiğini gösterir. Saint Benoît gibi bir kurumun kapısının önünden dahi geçme ihtimali olmamasına rağmen onun cazibesine kapılmış ve çocuklarını ona teslim etmiştir.

Tarsus Amerikan Koleji

Anadolu’nun İçine El Atmıştır

Aslen, Tarsus doğumlu Çukurovalı olan ailemizin çoğunluğu, Arap kökenlilerin yoğunlukta olduğu Adana ve Mersin’de yaşamaktadır. Mersin’in Tarsus ilçesinde 1888 yılında kurulan Tarsus Amerikan koleji büyük şehirlerdeki yabancı liselerin aksine Anadolu’yu hedeflemiştir. Amcam Sabri Günaştı burada okumuş ve doktor olduktan sonra da Amerika’ya ilk göç eden olmuştur.

Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler

Üç Çeşittir

Biri, Türkiye’yi tamamıyla terk etmiş ve bir daha geri dönüp bakmamıştır. Bir diğeri, Batı’nın TR’de beyinleri yıkamak için yüzyıllar öncesinden oluşturduğu kurumlara çanak tutmaya devam etmiştir. Sonuncusu ise, on günlük son Türkiye seyahatimizde karşılaştığımız aile fertleri, akrabalarımız ve dostlarımızın nasıl hala kendi dünyalarında yaşadıkları ile ilgilidir.

İsmail Basri Günaştı

Babam İsmail Basri Günaştı, önce benim ve kardeşimin beynini yıkamış, yabancı liselere çanak tutmuş, sonra da ülkesini terk etmiş bir kişidir. Artık Kaliforniya’da Palm Springs Memorial Park’ta ebedi uykusundadır. Annem Sevim Günaştı ile orada birlikte yatıyor olmaları ise, Saint Benoît’da beyni Batı tarafından yıkanmış olan, benden kaynaklanmaktadır.

Ancak ben bu karara anne ve babamın Amerika’ya gelmelerine vesile olduktan çok sonra vardığım için, Saint Benoît bu kararda hiçbir rol oynamamıştır. Bir başka anlamda, Saint Benoît’nın aldığım kararlarda fazla bir etkisi olmamıştır.  İddia edilebileceği gibi beni doğduğum ülkeye yabancılaştırmamıştır.

Ben, Palm Springs’e ilk geldiğimde buranın benim için son durak olacağına içime doğan bir nedenden dolayı derhal karar vermişimdir. Anne ve babamı oraya defnedeceğim ise, o sırada aklıma gelmemiştir.

Saint Benoît ve Dedelerim

Değerlendirmek gerekirse, Saint Benoît benim beynimi yıkamamıştır, aksine güçlendirmiş ve yönlendirmiştir. Örneğin, onun içindir ki ben Fransa’ya değil de Amerika’ya göç etmişimdir. Gerçi amcamın Amerika’ya benden önce göç etmiş olması onun beyninin yıkandığını anlatabilir.

Kararıma etkisi de kesin olabilir ancak aklımı asıl meşgul edenler dedelerimdir. Bunlardan biri, öksüz bir göçmendir. Diğeri, Fransızlara “bir müddet” çanak tutmuştur. Sonuncusu ise, İngiliz ve Fransız gibi yabancılara ödün vermemiştir.

  • Ali Canatan, annem Sevim Dağgeçen Günaştı’nın dedesidir.  Sivas’tan babası tarafından eşek sırtında Tarsus’a getirilip bir fırıncıya teslim edilen öksüz çocuk başarılı bir sanayici olmuştur.
  • Annemin babası Salih Dağgeçen Fransız işgali sırasında, diplomasiyi on planda tutarak, istilacıların dillini ögrenmiş ve hayatını iyi bir şekilde idame ettirmeye devam ettirebilmiş biridir.
  • Babamın babası Süleyman Günaştı, Arap kökenli bir Türk olarak, Çanakkale Savaşında vurulana kadar savaşmış bir vatanseverdir.

Bu açıdan bakıldığında, ben Amerika’da kendimi hep öksüz hissetmiş ve vatandaş olmaya ilk günden karar vermişimdir. Babam ise, ülkesinin içine defalarca edenin Batı ve Amerika olduğunu, Amerikan vatandaşı olduktan çok sonra anlayabilmiştir.

Ardından, Daphne Barak gibi meşhur bir Siyonist-İsrailli, Amerika’da ailemizin bir parçası haline gelmiştir. O zaman, Batı’nın TR’de yıkadığı beyinlerle ilgili bir başka boyutu da öğrenme fırsatımız olmuştur.

Batı’nın TR’de Yıkadığı Beyinler

Amerika’da İpleri Kimlerin Elindedir

Sonunda bu sorunun cevabı artık bende vardır. Babam da bu sorunun cevabını bilerek bu dünyadan göç etmiştir. Daphne, babam, annem ve ben yirmi yıl bir arada geçirdikten sonra, babamla benim Türkiye’ye yaptığımız on günlük seyahat bazı eksik noktaları da tamamlamıştır.

Daphne’nin ailesinin büyük çoğunluğunun Batı’da vahşi bir şekilde fırınlara atılarak yakıldıkları ve geride kimsenin kalmadığı bilgisi ışığında, Batı’nın ne mal olduğunu ve TR’de beyinleri neden yıkadığını anlamak hiç de zor olmamalıdır.

Ne yazık ki bunu, dışarıdan bakan bizlerin sizlere anlatması kolay değildir, çünkü bu yıkama işlemi kimine göre yüz kimine göre dört yüz yıldır süre gelmektedir. Bu aşamada yapacak tek şey böyle bir beyin yıkama olduğunu kabul etmekten başka bir şey değildir.

 

 

 

Leave a Reply